bugün
- eksi ruyaları kaldıracak kantar13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması24
- 007 slip don giysin kampanyası9
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek33
- macar bakanının türklük açıklaması12
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler13
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü17
- yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün15
- sözlük yönetimi beni silsin mi16
- ameliyat ettikleri hastann karnında mala unuttular10
- anın görüntüsü16
- 25 yaşında üniversite okumaya niyetlenmek8
- sözlüğün terzisi8
- 007 silik yesin kampanyası9
- suratı sabunlamak8
- bir erkeği cezbeden şeyler11
- bik bik silik yesin kampanyası9
- nervio'nun güzel ellerinden yiyeceğim dayak10
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri11
- rusyaya gidince kızlar etrafımda pervane olacak17
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay19
- görüldü bile atmayan insan tipi22
- galatasaray11
- fenerbahçe8
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks14
- yazarların evlenmek istedikleri dizi karakterleri11
- iğrenç bir his tarif et8
- allah yerine hızır'dan yardım istemek14
- eloande'ye zengin koca bulmak8
- aşık olmak12
- mimarlığı bırakmak13
- flörtü eleme sebepleri12
- erkeklerin iğrenç özellikleri21
- öğretmen maaşları17
- keki kabarmayan sözlük kızı30
- sözlükteki kızlar mı dışardaki kızlar mı10
- deniz gezmiş25
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor17
- eloande14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek13
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı30
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni17
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- durduk yere tribe giren erkek17
- allah ile tanrının farkı var mı9
entry'ler (218)
Aramızda o kadar mesafe varken yaş farkını da eklemişti o.
Hem fiziksel hem ruhsal mesafeye olunca gücüyle yaş farkı da eklemişti.
Bence sorun yoktu, o kabullenseydi eğer.
Hem fiziksel hem ruhsal mesafeye olunca gücüyle yaş farkı da eklemişti.
Bence sorun yoktu, o kabullenseydi eğer.
Her şeyi geçtim sarılmak istesen koşup sarılabileceğin kadar yakın değilse, çok acı veriyor.
Keşke oyunlar oynamasaydım
Üzülmeseydi şarkılar
Hâlâ sana yazılıyorlar
Hâlâ buram buram sen kokuyorlar.
Üzülmeseydi şarkılar
Hâlâ sana yazılıyorlar
Hâlâ buram buram sen kokuyorlar.
Ben evlenecam vermezlerse kaçacam.
Ben öderim. Pis gururum var.
Genelde arkadaşlarımla tartışırız hesap öderken ama birine hesap ödetmek bana göre.
Bir iki tamam. Ama hep olunca kötü hissediyorum.
Genelde arkadaşlarımla tartışırız hesap öderken ama birine hesap ödetmek bana göre.
Bir iki tamam. Ama hep olunca kötü hissediyorum.
Yaktım kardeşim.
Fetiş.
Çekici değildir.
iki yumurta kırsa şükür ederim.
Çekici değildir.
iki yumurta kırsa şükür ederim.
Sol kaburgamda, vicdanın yangınından harlanmış demirden mızrağın açtığı bir oyuk var. Bu oyuk gittikçe daha da derinleşiyor. Vicdanın harlı mızrağı cızırtılarla ilerliyor kaburgam boyunca. Her zaman olduğu gibi ilk önce soluğum veda ediyor bana. Göğsüme kadar yayılıyor yangın, boğazıma doğru sıçrayıp beni bir kez daha soluksuz bırakıyor. Hissediyorum gözyaşlarım bile kordan damlalar...
kesif bir sancı bedenimi durmaksızın küçük hançerlerle dürtüyor.
tamam diyorum 'bittim, bu kadar, pes!'
Hain mızrak tam o anda hızla geri çekiliyor kaburgamdan. Henüz mızrağın hızla geri çekilmesinin verdiği sarsıntılara alışamamışken istemsizce zayıf bir solukla hafifçe kabarıyor göğsüm. Yakıcı birkaç nefes alıyorum, zihnim karanlıktan kısa bir anlığına çıkıyor. Tüm uzuvlarım şaşkın, hareketsiz...
O sancılı saniyelerde anlıyorum, ikinci darbe daha şiddetli olacak. Yerle bir edecek belki beni, kül olacağım.
Sonra esirinin önüne attığı bir lokma ekmekle merhamet ettiğini sanan acımasız bir ölüm düşürücüsü gibi yakıcı birkaç soluk almama izin verecek vicdanın kızgın mızrağı.
bu döngü; karanlık, yeryüzünü terk edene kadar devam edecek. Ben ise acının kutsallığına yine biad edeceğim.
Vicdan dediğimiz; gündüzleri sesini duymazdan geldiğimiz, umursamazca susturduğumuz, katrandan yaratılmış, cüzzamlı bir devdir. Geceleri ise bu yaralı devin inleyişlerini ruhunuzun en karanlık kuytu köşesinden bile duyabilirsiniz.
kesif bir sancı bedenimi durmaksızın küçük hançerlerle dürtüyor.
tamam diyorum 'bittim, bu kadar, pes!'
Hain mızrak tam o anda hızla geri çekiliyor kaburgamdan. Henüz mızrağın hızla geri çekilmesinin verdiği sarsıntılara alışamamışken istemsizce zayıf bir solukla hafifçe kabarıyor göğsüm. Yakıcı birkaç nefes alıyorum, zihnim karanlıktan kısa bir anlığına çıkıyor. Tüm uzuvlarım şaşkın, hareketsiz...
O sancılı saniyelerde anlıyorum, ikinci darbe daha şiddetli olacak. Yerle bir edecek belki beni, kül olacağım.
Sonra esirinin önüne attığı bir lokma ekmekle merhamet ettiğini sanan acımasız bir ölüm düşürücüsü gibi yakıcı birkaç soluk almama izin verecek vicdanın kızgın mızrağı.
bu döngü; karanlık, yeryüzünü terk edene kadar devam edecek. Ben ise acının kutsallığına yine biad edeceğim.
Vicdan dediğimiz; gündüzleri sesini duymazdan geldiğimiz, umursamazca susturduğumuz, katrandan yaratılmış, cüzzamlı bir devdir. Geceleri ise bu yaralı devin inleyişlerini ruhunuzun en karanlık kuytu köşesinden bile duyabilirsiniz.
Ben izmir'i; uzun lepiska saçlı, donuk mavi gözlü bir genç kızın sevilişinden bilirim.
Ben izmir'i; bir delikanlının ilk gençlik hayalleriyle bu şehre ayak basışından, denize karşı cebindeki son parayla aldığı şarabı içişinden bilirim.
Sigarasını tüttürüşünden sonra hınçla ayaklarının altında ezişinden bilirim.
Ben izmir'i; izmir'e kilometrelerde uzak bir şehirde, bir kadının kalp kırıklığından, sessizce ağlayaşından bilirim.
Ne denizini ne sokaklarını ne de güzel kızlarını bilirim.
Ve biliyorum ki; izmir'i sevmek için geç unutmak içinse erken...
Ben izmir'i; bir delikanlının ilk gençlik hayalleriyle bu şehre ayak basışından, denize karşı cebindeki son parayla aldığı şarabı içişinden bilirim.
Sigarasını tüttürüşünden sonra hınçla ayaklarının altında ezişinden bilirim.
Ben izmir'i; izmir'e kilometrelerde uzak bir şehirde, bir kadının kalp kırıklığından, sessizce ağlayaşından bilirim.
Ne denizini ne sokaklarını ne de güzel kızlarını bilirim.
Ve biliyorum ki; izmir'i sevmek için geç unutmak içinse erken...
Saç tokama sinmiş kokundan başka hiçbir şeye sahip değilim.
Anlamanın ne büyük bir meziyet olduğunun çok küçük yaşlardan beri farkındayım. Birini anlamak demek onu çözmeye çok yakın olmak demektir. Peki ya kendini anlatabilmek? Anlamak kadar olası mı? insanları gözlemek en büyük uğraşımdı bir zamanlar, şimdi öylesine yorgunum ki birilerini görmekten köşe bucak kaçıyorum.
Kendimi anlatamadığım, yanlış anlaşıldığım zamanlar oldu. Sonra kendimi anlatabildiğimi düşündüğüm zamanlar...
Her seferinde zihimin içindeki odacıklardan birinin oksijenini kestim.
Sıkıştıkça sıkıştım, nefes alamadım ve kendi kafamın içinde boğuldum.
Kendi içinde yaşamış bir insanın kemik yaşıyla dost olmadığının da farkına vardım bu sayede.
Yanılmak, hayal kırıklığı kanmak gibi kelimeleri putlaştırdım. Ve aldığım her bir darbede o putlara öfkeyle karışık bir acıyla bir darbe indirdim. Onlar toz zerrecikleri halinde ruhuma dolarken ben sadece izledim.
Bir kesinlik istiyorum yoksa bu belirsizlikte öleceğim.
Kendimi anlatamadığım, yanlış anlaşıldığım zamanlar oldu. Sonra kendimi anlatabildiğimi düşündüğüm zamanlar...
Her seferinde zihimin içindeki odacıklardan birinin oksijenini kestim.
Sıkıştıkça sıkıştım, nefes alamadım ve kendi kafamın içinde boğuldum.
Kendi içinde yaşamış bir insanın kemik yaşıyla dost olmadığının da farkına vardım bu sayede.
Yanılmak, hayal kırıklığı kanmak gibi kelimeleri putlaştırdım. Ve aldığım her bir darbede o putlara öfkeyle karışık bir acıyla bir darbe indirdim. Onlar toz zerrecikleri halinde ruhuma dolarken ben sadece izledim.
Bir kesinlik istiyorum yoksa bu belirsizlikte öleceğim.
Kendisi seri artı oylayan bir melektir.
teşekkürler.
teşekkürler.
Bim bam bom!
Benim de artık bir meleğim var.
Teşekkürler.
Benim de artık bir meleğim var.
Teşekkürler.
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası;
‘insan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah!
‘insan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah!
Muavindan sigara istemekte yolculuğa dahil mi?
Geçen yıl yakın dostum aşk denilen o zehirli sarmaşığa dolamıştı kalbini. Sevdi, bekledi ama olmadı. Çünkü zehir bir tek onun kanına yayılmıştı. Zordu atlatmak. Ama başardı iyileşemese bile ayağa kalkmayı başardı.
Şimdi baharın gelişiyle aşkın o masum kırpıtılarına tekrar ev sahipliği yapıyor ürkek kalbi.
Mutluyum onun için. Yeniden hissedebilmesi güzel, çok güzel hatta.
ikimizden birinin hissedebilmesi iyi hissettiriyor. Eski bir dostum, aşkın iyileştirici gücü olduğunu söylemişti, haklıymış.
Dostum iyileşiyor. ben... beni boşverin.
kendimce kafamda bir dünya yarattım ve ordan dışarı çıkınca bocalıyorum.
Şimdi baharın gelişiyle aşkın o masum kırpıtılarına tekrar ev sahipliği yapıyor ürkek kalbi.
Mutluyum onun için. Yeniden hissedebilmesi güzel, çok güzel hatta.
ikimizden birinin hissedebilmesi iyi hissettiriyor. Eski bir dostum, aşkın iyileştirici gücü olduğunu söylemişti, haklıymış.
Dostum iyileşiyor. ben... beni boşverin.
kendimce kafamda bir dünya yarattım ve ordan dışarı çıkınca bocalıyorum.
Var olma çabalarınız midemi bulandırıyor!
Çalışma odasına ders çalışmak için gidip gökyüzünü izledim. Aferin bana!